Kutlu Bilge



"Bir Sabahattin Ali Romanı: Yeşil Mürekkep" İncelemesi


Çağdaşlaşma, ilerleme yolunda siyasi otorite topluma maddi destek sağlarken ülkenin ilerici aydınları da manevi desteği sağlamaktadır. Sabahattin Ali gibi aydınlar bu desteği sağlarken Hasan Ali Yücel gibi aydınlar ise her iki manada da toplumun muasır medeniyetler seviyesine ulaşması hususunda canla başla çalışmıştır. 
Osman Balcıgil tarafından kaleme alınan Yeşil Mürekkep eseri de Erken Cumhuriyet Döneminin önemli aydınlarından Sabahattin Ali’nin maceralarla dolu hayatını ele alan biyografik bir romandır. Hasan Ali Yücel’in 1932’de kaleme aldığı Goethe: Bir Dehanın Romanı eseri Türkiye’de ilk biyografik roman olma özelliği ile dikkat çekerken 1975’de Oğuz Atay tarafından yazılan Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan eseri ile biyografik romanlar yaygınlık kazanmıştır. Yakın Çağ’ın önemli gazeteci ve yazarlarından Osman Balcıgil de benzer mahiyette Bir Sabahattin Ali Romanı: Yeşil Mürekkep, Ela gözlü Pars: Celile, Nefesi Tutku Olan Kadın: Afife Jale ve Suat Derviş üzerine yazdığı İpek Sabahlık romanları ile bu türde çokça eser vermiştir. Yeşil Mürekkep romanı biyografik roman türünün yakın zamandaki en beğenilen örneklerinden olup vefatından yıllar sonra Sabahattin Ali’nin toplum tarafından tekrar anımsanmasını sağlamıştır.
Toplumun kimi toplumsal sorunlar sonucunda politikleştiği dönemlerde siyasi içerikler fazlalıkla tüketilir. Böyle bir dönemde yazılan Yeşil Mürekkep de siyasi içerikleri ile popüler olmuş, binlerce adet basılmıştır. Eser, Türkiye’de Sosyalist düşünce ve siyasetin kilometre taşlarından olan Sabahattin Ali ve onun mücadelesini ele alması bakımından dikkat çekicidir. Aydın çevrelerce itibar gören Sabahattin Ali, mücadelesi uğruna öldürülmüştür. Günümüzde Türkiye’de sosyalizm kimi çevrelerce marjinal bir akım veya hayal olarak görünürken Türkiye tarihinde sosyalizm mücadelesinin ne kadar etkili ve gerçek olduğunu gösterir.
Sabahattin Ali ‘’Neyim var kaybedecek zincirlerimden başka’’ sözü ile çıktığı bu yolda nice badireler atlatmıştır. Bu bağlamda yazarın deyimiyle ‘’Dünyayı değiştirmek yolunda’’ gerekirse hapislerde yatıp, hayatı pahasına mücadeleye devam etmiştir.
Bu eser Nazım Hikmet’in deyimiyle ‘’Ümidin düşmanı’’ olanlara inat ümit eden bir nesil ve bu neslin kayıplarından Sabahattin Ali’nin hikayesidir. Eğrisiyle doğrusuyla yaşanan 41 yıllık bir hayatın özeti olan eser zengin içeriği ile okumaya hayli değerdir. Özgürlüğü için savaşan yazarın ömrünü hapislerde geçirmesi de ironiktir. Siyasi görüş fark etmeksizin memleket Sabahattin Ali gibi ilerici aydınların sırtında gelişip günümüze ulaşmıştır. Sabahattin Ali’nin şu sözleri ise fikirlerini özetler: ‘’Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonların yararına olsun. (…) Biz istiyoruz ki, bu topraklar üzerinde insanlar fikirlerinden dolayı değil, bu yurdun, bu halkın yararına veya zararına yaptıkları işlerden hesap versinler. (…) Koltuğuna ısınmış beş on hazır yiyicinin keyfi, menfaati değil, milletin hayrı düşünülsün.’’
Fikirlerin ceza değil ödüllendirildiği, Düşünce ve basın özgürlüğünün sağlandığı, temel insan haklarının hukuk ile güvence altına alındığı ütopik bir gelecekte görüşmek dileğiyle.



Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.