Devlet ana/baba üzerine
1999 depreminden bu yana (23yıl) 83 milyar TL deprem vergisi toplandı. Ve bu 23 yıl içinde gerçekleşen depremlerde DEVLETİMİZ halkından “felaketler” için IBAN yoluyla para istedi. Son depremde de olduğu gibi 7’den 70’e ülke içi ve ülke dışından gelen yardımlarla deprem yaraları sarılmaya çalışıldı. Hatay’da insanlar çevre illerden kendi imkanlarıyla depremzedelerin yanına gelerek kazanlarla yemek pişirdi. Devletin bir kurumu orada yoktu. AFAD ve Kızılay yardım götüremedi. Çünkü kendi binaları da yıkılmıştı. Onların da yardıma ihtiyacı vardı. Kendini koruyamayan devlet ve devlet kurumları vadandaşını koruma sözü vererek onlardan 83 milyar vergi topladı.
Peki yardıma ilk koşan isimler kimlerdi?
Türk Milleti’nin algısında maalesef, devlet ana ve devlet babadır. Bu yüzden bir felaket olduğunda halk devletin şefkatini ve korumasını görmek ister. Geçen yıllarda da olduğu gibi ülkenin en yetkili kişilerini sahada, saatler ve günler sonra gördük. Halk şefkatten mahrum bırakıldı ve bu durum devlete/ hükümete olan güveni sarstı. Yine de geç gelen devlet büyüğü için depremzedelerden “Ben senin için ölürüm.” cümleleri duyuldu. Ulusal kanallarda yardıma koşan sosyal medya fenomenleri ve sanatçılar için karalama yapıldı. Oysa devletten daha önce alışılmış devlet şefkati ile onlar sahada mücadele veriyordu.
Devletin yanında değilim çünkü ortada devlet yok!
Millet yardım topluyor, millet aş pişiriyor ve millet kurtarma çalışmalarını yürütüyor. Aslında olması gerekende budur. Devlet dediğimiz bir kişi değildi. Devlet, milletine/vatandaşına hizmet etmesi için kurulmuş bir organizmadır. Devletten şefkat veya merhamet beklenmez. Ama… Bizler, vatandaşlar olarak bizler devletin bize yardım etmesini bekliyoruz. Çünkü bedelini vergilerle ödüyoruz. Hem de fahiş vergilerle.
Hiç yorum yok: