Ne Kadar Eminsek O Kadar Yanılırız
Karl Popper yanlışlanabilirlik ilkesini modus tollens mantık ilkesinden çıkarır ve bu onun bilgi felsefesinin ve yöntemlerinin özünü oluşturur. O tümevarımlı mantığı kabul etmez. Böyle bir yadsıma da bilim ile bilim olmayanı ayıracak yeni bir ölçüt gerektirmekteydi ki Popper bu ölçütü yanlışlamada bulmuştur. Tümevarım genel olarak tikel önermelerden hareketle tümel önermelere varmak demektir. Tümevarım problemi ise tümevarıma dayanan çıkarımların temellendirilip temellendirilemeyeceği ile ilgilidir. Örnek verecek olursak eğer bir taşı yüzlerce defa havaya atalım. Göreceğimiz şey havaya atılan taşın düşeceğidir. İleride bir taş havaya atıldığında “her defasında düşüyor” genel yargımızdan hareketle “yere düşecek” sonucu çıkarırız. Böylelikle taşın her defasında yere düştüğü olgusal gerçekliğinden hareketle, bundan sonra da ne zaman havaya taş atılsa düşeceği sonucuna ulaşır ve buna da doğa yasası deriz. Oysa biz bu özelliğin gelecekte de meydana geleceğini nasıl bilebiliriz? Tümevarımcı bu soruya tatmin edici bir cevap veremeyecektir. Çünkü genel önermelerin sayıları ne olursa olsun tekil önermelerden çıkarmak mantıksal olarak temellendirilemez.
Yanlışlamacı düşünme dogmalar oluşturmaya karşıdır ve eleştirmecidir. Bu yüzden Popper mantıksal pozitivistlerin kesin bir dille metafiziği anlamsız saymalarının ve anlamsızlaştırmaya çalışmalarını da eleştirmiştir. Sayın Popper’a göre: Bilimsel yöntemlerle çürültülemeyecek ya da sınanamayacak bir önerme deneyimin konusu olamaz fakat bu onu anlamsız kılmak için yetmemektedir. İnsanlar kendilerine anlatılan öyküleri sorguladığında ve bunların bazılarının yalan olduğunu gördüğünde; doğruları aramak istemiştir. Bilim böyle doğmuştur diyebiliriz. Yani metafizik bilimsel olmasa da bilimin doğmasına fayda sağlamıştır. Bu yüzden Popper’a göre metafiziğin anlamsızlaştırılmaya çalışılması yanlıştır. Bilimsel kuramlarımızın çoğu sınanamayan bilim öncesi öykülerden veya anlatılardan elde edilmiştir. Bu bağlamda modern bilimin oluşumunda metafiziğin etkisi göz ardı edilemez. O yüzden diyebiliriz ki: metafizik bilimsel değil fakat anlamsız da değildir.
Popper’a göre en iyi teori yanlışlamaya açık olan teoridir. Bu yüzden sınır koyma ölçütü olarak doğrulama değil yanlışlama alınmalıdır. Çünkü bir teorinin yanlışlığını gösterebilmek makul iken, teorinin doğruluğunu gösterebilmek makul değildir. Örneğin “Çarşamba günleri yağmur yağmaz” gibi bir önermede biz eğer yağmurun yağdığı bir Çarşamba günü bile bulsak teorimiz yanlışlanmış olmaktadır. Fakat bilimi deney ve gözlemle başlatan mantıksal pozitivistlerin ölçütünü sınır koyma için seçtiğimizde, yani sınır koyma ölçütü doğrulama olduğu zaman, yağmurun yağdığı bütün Çarşamba günlerini bulmak gerekecektir. Fakat Popper’a göre böyle bir durumda doğrulama imkânsız olacaktır. Burada bilimin yapacağı şey sadece yağmurun yağdığı bir Çarşamba günü bulmaktır. Yani bilim Popper’a göre potansiyel bir yanlışlamacı peşindedir.
Popper’a göre bilimsel bir kuram öne süren kişi öncelikle kuramını hangi koşullarda savunamayacağı sorusuna bir cevap aramalıdır. Çünkü bilim adamının deneyden çıkarabileceği tek şey kuramın yanlışlanabilirliğidir. Fakat bir kuramı yanlışlamak için de temel önermelere ihtiyaç vardır. Bu önermeler tekil önermelerdir yani bunlar belli bir yerde, belli bir anda gözlenebilir bir olayı dile getirirler. Bunlar aslında deney önermeleridir. Popper açısından bir kuramı yanlışlamak için söz konusu kuramla ilgili temel önermelere gerek olmakla birlikte bu tek başına yeterli bir koşul değildir. Böyle bir kuram ancak yeniden oluşabilir olaylar bulunduğunda yanlışlanmış olacaktır. Yani yanlışlama, böyle olayları doğrulanmış olarak betimleyen üst düzey deneysel varsayımlar varsa kabul edilebilir. Her yeni kuram da yalnızca kendinden öncekinin başarılı olduğu yerde başarılı olmaz, kendinden önceki kuramın başarısız olduğu yerde de yani onun çürütüldüğü yerde de başarılı olmak zorundadır. Böylelikle yeni kuram da yanlışlığı gösterilene kadar doğru olarak kabul görecektir. İşte böyle bir kurama sadece doğru ve başarılı olduğundan değil, ayrıca yanlış da olabileceğinden yani yanlışlamaya da açık olduğu için değer verilecektir. İşte yanlışlamacılık budur. Popper bu görüşü: bir şeyin bin defa gerçekleşmesi, bin birinci kez de gerçekleşeceği almanına gelmez demektir. Kesin değil kuşkucu yaklaşımdır.
KAYNAKÇA
1* Cemal Güzel, Bilim Felsefesi,
2* Alan Chalmers, Bilim Dedikleri,
3* Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi,
Hiç yorum yok: