Atatürk Algısı
‘’Kimse değişime karşı değildir, yeter ki ucu kendine dokunmasın.’’ diyor Ahmet Hamdi Tanpınar. Cumhuriyet öncesi ve sonrasına baktığımızda ne kadarda haklı olduğunu görüyoruz, Sayın Tanpınar'ın. Asker Mustafa Kemal büyük başarısı ile hemen hemen her kesim tarafından saygı ve sevgi ile anılırken; siyasetçi Mustafa Kemal kimileri tarafından pek de sevilmez olmuştur. Peki bu neyin sonucudur?
Atatürk bulunduğu durumu gayet iyi analiz etmiş ve çoğunluğu başarılı birçok fikri uygulamaya geçirmiştir. Bu fikirler hayati önem taşımaktadır. Zira yanlış bir inkılabın uygulanması sonucunda, yanlış bir toplum ortaya çıkacaktır. Bunu bilen Mustafa Kemal her zaman doğru anı kollamış ve hamlesini gerçekleştirmiştir. Geri kalmış bir milleti medeni yapmak isteyen Paşanın elinden gelenin en iyisini yaptığına kimsenin itirazı yoktur, herhalde. Pekala, Paşa'ya karşı bu haksız muhalefet nedir? Türk Milleti ne derece geri kalmıştır?
Ahmet Haşim 3 Eylül 1919’da Manisa milletvekili Refik Şevket Bey'e Anadolu'nun içler acısı halini anlatan bir mektup göndermiştir. Ahmet Haşim bu mektupta:
‘'Refik; Ankara’da, Almanya imparatorunun Anadolu hastalıklarını tetkik etmek üzere gönderdiği bir tıp heyetinin bazı büyük rütbeli ileri gelenleriyle görüştüm. Bunlar, bir seneden beri her gelen hastayı ücretsiz muayene etmek ve mümkün olduğu kadar incelemelerini sıhhatli kişiler üzerinde(mektep talebesi gibi) yapmak suretiyle şunu anlamışlardır ki, Anadolu Türklerinin karınları kurtlarla yüklü ve kanları bu kurtların salgıladığı parazitlerle dolu bulunuyor. cinsi, yakın bir yok olma ile tehdit eden bu hâlin sebebi neymiş bilir misin? Beslenme eksikliği. Her ne kadar garip görünse de Anadolu Türkleri henüz ekmek yapımından bile habersizdirler. Yedikleri mayasız bir yufkadır ki, ne olduğunu yiyenlerin midesine bir sormalı. İstisnasız nakil araçları kağnıdır. Ellerinde esir olan öküzler ve bu türden hayvanlar için en zalim düşüncelerin bile icâdından aciz kalabileceği -bununla beraber ağır, dar ve maksada gayr-ı salih bu âlet- hiç şüphe yok ki, taş devri keşfi ve aletlerindendir. Kağnı bir araba değil, fakat, hayvana yapışıp onun hayat unsurlarına hortumunu sokan ve bu suretle kanını ve canını çeken bir canavardır. Uzaktan görüldüğü zaman heyet-i umumiyesiyle bir arabadan ziyade büyük ve korkunç bir karafatma hissini veren tarihe âşina bir göz için üzerindeki uzun değneği ve ayakta duran arabacısıyla dara ve keyhüsrev devirlerine ait taşlar üstünde çizilmiş ilkel arabaları hatırlatan bu kağnıların boyunduruğu altında masum hayvanların çektiği azabı gördükçe, onu sevkeden sakin köylünün insanlar gibi bir ruhu olup olmadığından şüphe ettim. Anadoluluların becerikliliği ancak öküz tezeğini kullanmakta ve onu kullanılmaya uygun bir hâle sokmak için buldukları çarelerin çeşitliliğinde görülür.''
Evlerine gelince, onlar da öyle: Duvarlar yontulmamış alelâde taşların, çalı çırpının, leylek yuvasında olduğu gibi, gelişigüzel dizilmesinden hasıl olmuştur. Baca nedir, bilir misin? Dibi kırık bir testi. Kızılırmak civarında, büsbütün ev inşasından da feragat ederek, toprağın maddesel özelliğinden yararlanarak dağları oymakla vücuda getirdikleri mağaralar içinde kuşlar gibi yaşarlar. Nevşehir’den yarım saat beride Güvercinlik adında kovuklardan oluşan bir köy vardır ki, hakikaten ancak bir güvercinlik olmaya yakışan bir köydür. Anadolu, külliyen temizlikten mahrumdur.’’ diyor.
Dilerseniz mektubun tamamını da okuyabilirsiniz. Ben sadece ilgili kısmı almak istedim. 20. yy’ın başlarında Anadolu’nun durumu ortada ve içler acısıdır. Tüm bunlara rağmen Mustafa Kemal öyle bir toplum inşa edecektir ki, o toplum kendisinin efendisi olacak. Kendi kendini yönetmeyi öğrenecektir. Ama bazıları bunun olmadığını, Atatürk döneminin demokrasi yerine; tek adamlık rejimi olduğunu söylüyor. Evet, Atatürk tek adamdı. Aynı zamanda hasta bir topluma zorla tedavi uygulayan doktor. Sormak istiyorum. Ekmek yapımını bile bilmeyen bir toplumda nasıl demokrasi uygulanır? O toplum seçimlere gitse bile tek yapacağı yeni efendisini seçmek olacaktır. Fırsatlardan yararlanan kurnaz bir siyasi halkı çıkarları için kullanmaktan çekinmez. Bilinçsiz bir toplumda da iktidara gelmek için sayısız fırsat vardır. Toplum bu yalanlara karşı savunmasızdır. Sorgulayamaz ve analiz edemez. Oysa Atatürk’ün yaptığı inkılaplarda biz görüyoruz ki; kendini düşünen bir siyasiden çok ülkesini ve milletini düşünmekte. Ülkenin çıkarlarını her şeyden önemli görmekte.
Toprak ağaları ve din tüccarları Mustafa Kemal’e en çok karşı çıkanlardır. Çünkü Mustafa Kemal her ikisine de cephe almıştır. Halka ‘’maraba’’(köle) diyerek bireyin haklarını elinden alan toprak ağasını ya da insanlardan bağış adı altında haraç vermeye manevi bir zorunlulukmuş gibi gösteren din tüccarlarını hiçbirimiz savunamayız herhalde. Eğer onlardan değilsek. Bu kişiler Atatürk’ü ‘’putlaştırıyorsunuz, ilahlaştırıyorsunuz’’ demekte. Bunu şiddetle reddetmek gerekir. Çünkü Atatürk bir insandı, ilah değil. Evet o bir kurtarıcıydı ama peygamber değil.
Atatürk, milletini medeni yapmak isteyen harika bir komutandı. Milleti de ona olan saygısını, O öldükten sonra mezarını bir anıt mezar yaparak gösterdi. Mustafa Kemal geriye bir Cumhuriyet, medeniyet yolunda ilerleyen bir millet ve bilim hakikatini bırakmıştır. Bize de düşen açtığı yolda, gösterdiği hedefe yürümektir.
"Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur."
Mustafa Kemal ATATÜRK
Yazar: Kutlu Bilge
Hiç yorum yok: